Evrimi Anlamak kapsamlı ve anlaşılır evrim rehberiniz!

P1:evrim tarihi 2 3

Git ve: kullan, ara
History marquee3.jpg


1800 Öncesi1800'ler1900'lerden Günümüze


Fosiller ve Paleontolojinin Doğumu: Nicholas Steno

Steno2.jpg

Eğer paleontolojinin doğumgünü olarak bir gün seçilmesi gerekseydi, o gün, 1666 yılında İtalya’nın Livorno kenti kıyılarında iki balıkçının dev bir köpekbalığını yakalayıp kıyıya çektikleri gün olabilirdi. Bölgenin dükü bu ilginç olayla ilgilenmesi için balığın, o zamanlar Floransa’da çalışmakta olan Danimarkalı anatomist Niels Stensen’e (bilinen ismiyle, Steno) gönderilmesini emretmişti. Steno köpekbalığını kesip inceledikçe, köpekbalığının dişlerinin, eski çağlardan beri bilinen ve “dil taşları” olarak adlandırılan üçgen kaya parçalarına ne kadar da çok benzediklerini görüp çok şaşırmıştı.

Bugün, birçok kişi dil taşları olarak bilinen kalıntıların, taşlaşmış dev köpekbalığı dişleri olabileceğinden hemen şüphelenecektir. Ancak 1666 yılında bu tür bir tahmin yapmak oldukça büyük bir gelişme olacaktı. Çok az kişi canlı bir maddenin taşlaşmış olduğunu, daha da ötesi sert bir kaya içine hapsedilmiş olabileceğini hayal edebilirdi; özellikle de kaya deniz seviyesinden çok yükseklerde bulunmuşsa ve deniz canlılarına ait kalıntılar içeriyorsa. Bunun yerine fosillerin gökten dünyaya düşmüş olduklarına ya da “doğanın bir cilvesi” olduğuna inanıldı. Tuhaf geometrik şekiller kayalar üzerinde kendiliğinden oluşuyordu.


Steno’nun köpekbalığı kafa çizimleri “dil taşı”nın gerçekte fosilleşmiş köpekbalığı dişleri olduğunu fark etmesine yardımcı oldu.

Yaşayan bir dokudan taşlara

Steno büyük bir adım atarak, dil taşlarının gerçekten de bir zamanlar yaşamış olan köpek balıklarının dişleri olduklarını açıkladı. Bulunan taşlar ile dişlerin birbirlerine nasıl bir kesinlikle benzediklerini gösterdi. Ancak hala dişin nasıl olup da taşa dönüştüğünü ve bir kaya içinde yuvalandığını açıklaması gerekiyordu. Steno’nun çağdaşı doğa bilimciler maddenin, bizim bugün molekül dediğimiz, küçük “zerre”lerin farklı kombinasyonlarından oluştuğu fikrini kabul etmeye başlamışlardı. Steno, diş içinde bulunan her bir zerrenin birer birer mineral zerreleri ile yer değiştirdiği fikrini öne sürdü. Bu tedrici süreçte, dişler doku yapısından taşa dönüşürken genel şeklini de kaybetmiyordu.


Bu açığa çıkmış kayalar Steno’nun daha genç kaya katmanları üste ve daha eski kaya katmanları daha alta doğru ilkesini açıkça gösterir.

Steno’nun Üst Üste Birikme İlkesi

Peki nasıl oluyordu da fosiller kayaların derinlerinde bulunuyorlardı? Steno cevabı bulabilmek için İtalya’nın uçurumlarını ve tepelerini inceledi. Tüm kayaların ve minerallerin özgün yapılarının sıvı olduğu fikrini öne sürdü. Çok uzun zaman önce gezegenin yüzeyindeki akış, tedrici bir şekilde okyanus dışında paralel katmanlar oluşturmaya başlamış ve her yeni gelen tabaka da eskisinin üzerinde yerini almıştı. Erimiş kaya, bazen katmanlar arasından yukarı doğru sızarak en üstte yeni bir katman oluşturmuştu. Kayalar, katılaştıkça hayvan kalıntılarını hapsetmeye ve zaman içerisinde de onları fosilleştirerek katmanlarının derinlerinde saklamaya başladılar. Oluşan yatay düzlemler, en eski tabakaların en altta, en yeni tabakaların da en üstte olduğu bir zaman dizilimini gösteriyordu, tabi ki daha sonradan gerçekleşen süreçler bu dizinin düzenini bozmadıysa. Bu düzen şimdilerde Steno’nun jeolojiye sağladığı en ünlü katkısı olan “Steno’nun Üst Üste Birikme İlkesi“ olarak biliniyor.

Çağdaşları arasında Steno, fosillerin bir zamanlar yaşamış olan canlılara ait olduğu fikrini öne süren tek doğa bilimci değildi. Örneğin, Leonardo da Vinci ve Robert Hooke da aynı görüşteydi. Ancak Steno fikri daha ileriye götürdü. Fosillerin, yerküre tarihinin değişik anlarının birer enstantanesi olduğunu ve kaya tabakalarının da zamanla yavaşça oluştuğunu ilk defa öne sürmüştü. İşte bu iki gerçek, paleontolojinin ve jeolojinin gelecek yüzyıllardaki dayanak noktaları olmuştu. Son noktada da fosiller, geçen dört milyar yıl boyunca yerkürede yaşamın nasıl evrildiğini gösteren kilit kanıtlardan birisi haline geldiler.

Önceki
Gözlem ve Doğal Teoloji: William Harvey & William Paley


Sonraki
İç İçe Geçmiş Hiyerarşi, Doğanın Düzeni: Carolus Linnaeus

Kaya katmanları David Smith, UCMP izniyle kullanıldı.

yazdırılabilir görünüm