Evrimi Anlamak kapsamlı ve anlaşılır evrim rehberiniz!

P1:evrim tarihi 2 4

Git ve: kullan, ara
History marquee3.jpg


1800 Öncesi1800'ler1900'lerden Günümüze


İç içe Hiyerarşi, Doğanın Düzeni: Carolus Linnaeus

Linnaeus sistemini, Aristotle’nin ‘Büyük Varlık Zinciri’ görüşünden türetmiştir.

Kimi zaman konuşmalarımıza hayvanlar, bitkiler ve mikroplar gibi kimi kullandığımız kelimelerle birlikte Homo sapiens, Tyrannosaurus rex, Escherichia coli gibi Latince ikili adlandırmaları karışmıştır. Nasıl olur da ölü bir dil bu şekilde yeniden yaşama şansı bulabilir? Bu, İsveç’li bir doğa bilimcinin, tanrının doğa üzerindeki zanaatini keşfetme macerasına atılışının 250 yıllık bir mirasıdır.

Linnaeus.jpg

Carolus Linnaeus (1707-1798) yaşamı sınıflandırmaya çalışan ilk düşünür olmaktan çok uzaktır. Örneğin, Aristo her bir türün kendine özgün eşsiz bir yapısı olduğunu ve bazı kilit karekterleri yoluyla sınıflandırılabileceğini öne sürmüştür. Bu süreçte, bitkiler en altta, hayvanlar ortada ve insanlar da en üstte olacak şekilde yaşamı merdivenvari bir hiyerarşi içerisinde düzenlemiştir (sağdaki şekilde). Ortaçağ Avrupa âlimleri hem Aristo’yu hem de İncil’i rehber edindiler. Doğanın, yerküre üzerindeki tüm türler ile birlikte, tanrının dünya üzerindeki cömert düzeninin yansıması olduğuna inandılar.

Sınıflandırma sistemi için arayış

Rönesansla birlikte doğa bilimciler, türlerin hayrete düşüren düzenindeki akılcı örüntüyü araştırarak bu kutsal planı anlamaya çalıştılar. Türleri birbirlerine olan genel benzerliklerine göre daha büyük bir grup olan cins adı altında gruplandırdılar. Örneğin, aslanlar, kaplanlar ve leoparlar “büyük kediler” cinsine dâhil oldular.

Ancak büyük kediler ve diğer hayvanlar daha büyük bir şemanın parçası olmaya uygunlar mıydı? Bu birçok nedenden dolayı bilinmesi çok zor bir şeydi. Sorunlardan birisi, Avrupalı kâşiflerin Yeni Dünya, Afrika ve Asya’da daha önceden bilinmeyen türlerle karşılaşmaya başlamalarıydı. Bunun da üzerinde yöntem sorunu vardı. Bazılarına göre, sınıflandırma sistemi arayışında olan doğa bilimciler türlerin mümkün olduğunca çok karakterini dikkate almalıydı. Bu yapılacak sınıflandırma sisteminin gerçekten doğal olmasını sağlayacaktı. Bazılarına göreyse, doğada bir sistem bulamazdık, ancak biz onu aklımızda yapılandırırdık. Bu yüzden doğa bilimciler, bitki üreme organının biçimi gibi kendilerince uygun buldukları kalıtsal özelliklere dayanan yapay sistemler geliştirmeliydiler.

İç içe Hiyerarşilerde yaşamın düzenlenmesi

Carolus Linnaeus, Uppsala Üniversitesi’nde hekimlik eğitimi aldıktan sonra sınıflandırma araştırmalarına katıldı. Çoğu ilacın bitkilerden türetilmiş olması nedeniyle her tıp öğrencisinin eğitiminin bir bölümü bitki bilimine (botanik) dayanmaktaydı. Lapland ve İsveç merkezine yapılan botanik gezilerinin ardından Linnaeus, tüm yaşamı tek bir yapay sistemle düzenleyebileceğine ikna olmuştu. Bu onun için tanrının doğadaki tasarısını anlamasının ilk adımları olacaktı.

Linnaeus'un ‘Systema Naturae’ (Doğanın Sistemi) kitabının kapağı.

1735’te dönüm noktası olan çalışması Systema Naturae’nın (Doğanın Sistemi) ilk baskısını yayımladı. Bu çalışmasında standart bilimsel adlandırmaya göre bildiği tüm türleri, cins isminden sonra tür ismi gelecek şekilde tanımladı. Linnaeus’tan önce doğa bilimciler karışıklığa neden olan hantal ve düzensiz bir adlandırma kullanmaktaydılar. Fakat o daha ileriye gitti. Kutu içinde kutu misali, cinslerin birlikte olduğu grup aile, daha geniş grup olarak takım ve en geniş grup alem olacak şekilde iç içe geçmiş bir sınıflandırma ortaya koydu.


Primat olarak insanlar

Linnaeus’un sınıflandırması sadece insanoğlunu nasıl sınıflandırdığı bakımından değil pek çok nedenden dolayı önemliydi. İnsanları Homo sapiens olarak isimlendirdi ve bizi Homo cinsinin içine yerleştirdi. Aynı zamanda, o zamanlar bilinen iki insansı maymun türü olan orangutan ve şempazeleri de Homo cinsine dâhil etti. Ve Homo cinsini Primat olarak adlandırdığı ailenin içerisine soktu. Primatlar ayrıca maymunumsuları ve lemur cinslerini de kapsıyordu. Linnaeus, insanların tanrının özel yaratımı olduğunu düşünmesine karşın, türümüzü sistemine yerleştirirken diğer türlerde kullandığı yöntemi uygulamıştır.

Modern Linnaean Sistem sınıflandırmasında insan türünün yeri.

Linnaeus yaşamı neredeyse geometrik bir kesinlikle düzenlemiş ve kendi kurduğu bu sistemden o kadar etkilenmiştir ki, kayaları ve diğer cansız varlıkları düzenlemek için de aynı sınıflandırmayı kullanmıştır. Mineralleri sınıflandırma çalışmaları çoktan unutulmuş olsa da biyoloji dünyasında Linneaeus’un sisteminin kullanışlı olduğu kabul görmüştür. Net ve basit olması, önceki sistemlerde güç olan yeni bulunan türlerin sınıflandırılmasını çok daha kolay bir hale getirmiştir. Yaşamın çeşitliliğini düzenlemenin standart yolu haline gelmiştir.

Biyologlar, bugün yeni bir tür adlandıracaklarında hala Linnaeus’nin kurallarını kullanmaktadırlar. Fakat Darwin bu kuralların arkasındaki modası geçmiş fikirleri yeniden yorumlamıştır. Darwin, Linneaeus’u etkileyen benzerlikler hiyerarşisini, evrimin eski türlerden yeni türleri türetmesiyle ortaya çıkardığını fark etmiştir. Biyologlar hala koyunları, kirpileri ve insanları memeliler grubuna yerleştirmektedir, bunun nedeni (fosillerin, anatominin ve genlerin karşılaştırılması ile elde edilen) tüm kanıtların bu canlıların ortak bir atadan geliyor olduklarını göstermesidir.


Önceki
Fosiller ve Paleontolojinin Doğuşu: Nicholas Steno


Sonraki
Eski Dünya, KadimYaşam: Georges-Louis Leclerc, Comte de Buffon

Linnaeus resmi Swedish Museum of Natural History’den; Systema Naturae resmi Systema Naturae’den (ing.) alınmıştır.

yazdırılabilir görünüm