Evrimi Anlamak kapsamlı ve anlaşılır evrim rehberiniz!

P1:evrim tarihi 3 1

Git ve: kullan, ara
History marquee3.jpg


1800 Öncesi1800'ler1900'lerden Günümüze


Türlerin Yok oluşu: Georges Cuvier

1700’lü yıllarda fosiller yaşayanların dünyasında yerlerini almaya başladılar. Kayalardan üredikleri fikri yerine, hayvan ve bitkilerin kalıntıları olarak kabul görmeye başlandı. Bir fosilin yaşayan ayrı bir türe olan benzerlikleri, başka herhangi bir şeye olan benzerliklerinden çok daha fazlaydı. On sekizinci yüzyıl geldiğinde, bilinen yaşayan türlerle bağdaştırılması zor bazı fosiller de ortaya çıkmıştı. Örnek olarak, İtalya’da günümüzde hiç fil bulunmamasına karşın fil fosilleri bulunuyordu. Mevcut fillerse Afrika’da, Hindistan’da yaşıyorlardı. Doğa bilimciler bulunan fosillerin, dünyanın başka yerlerinde yaşayan fillerle aynı olduğunu varsaydılar. Ancak, yüzyılın sonlarına doğru, Fransız bir doğa bilimci şaşırtıcı bir fikir öne sürdü ve bir zamanlar yaşamış olan bazı türlerin yerküre yüzeyinden silindiğini öne sürdü.

Cuvier.jpg

Georges Couvier (1769-1832) 1795 yılında Paris’teki Ulusal Müze’ye bir çırak olarak girmişti ancak hızlı bir şekilde, hayvanların anatomisi üzerine dünyanın en başta gelen uzmanlarından birisi haline gelmişti. Bilgisini eşi görülmemiş bir ustalıkla fosilleri yorumlamakta kullandı. Hatta O’nun hakkında öyle efsaneler çıkmıştı ki, bazen bulunan birkaç kemik parçasını kullanarak daha önceden bilinmeyen bir türün bütün anatomik yapısını şaşırtıcı bir doğrulukla ortaya koyduğu söyleniyordu. Cuvier de tüm uzmanlığı ile birlikte türlerin yok olup olamayacağı tartışmasına girmişti.

Bu basım, 1780’de ilk mosasaur (deniz dinozoru) fosilinin kurtarılmasını göstermekte. Cuvier, yok oluş üzerine radikal görüşlerini desteklemek için bu fosilli kullandı.

Buffon gibi daha önceden gelen bazı doğa bilimciler, türlerin yok olabileceği üzerine tartışmışlardı. Ancak Cuvier’in zamanında birçok kişi için yok oluş fikri dini açıdan sorun çıkarabilecek bir fikirdi. Eğer Tanrı dünyanın başlangıcında tüm doğayı kutsal bir plana göre yaratmış ise, bu yarattıklarının bir kısmının zamanla yok olmasına izin vermek O’nun açısından mantıksızca olacaktır. Eğer yaşam okyanuslardaki salyangozlardan insanlara ve meleklere kadar yayılan “Büyük Varlık Zinciri”ni içeriyorsa türlerin yok olması bu zincirin bazı halkalarını da ortadan kaldıracaktır.

Cuvier’in 1798 yılındaki makalesi, bir mamut (üstte) ve bir Hindistan filinin alt çeneleri arasındaki farkı gösteren bu çizimi içermekte. Bu farklar, mamutların gerçekten yok olduğu fikrini destekler.

Cuvier, Paris yakınlarında bulunan fil fosilleri üzerine dikkatli bir çalışma başlattı. Bulunan kemiklerin Afrika ve Hindistan’da yaşayan fillerin kemiklerinden tartışma götürmez bir şekilde farklı olduklarını ortaya çıkardı. Hatta Sibirya’da bulunan fil fosillerinden bile farklıydı. Cuvier, fosil türlerinin yaşayan üyelerinin yerkürenin bir yerlerinde hala tanımlanmamış şekilde bulunduğu fikri ile dalga geçiyordu, çünkü basit bir şekilde bakıldığında çok iri hayvanlardı ve fark edilmemeleri mümkün değildi. Cuvier bunun yerine, bunların farklı türler olduklarını ve yok olduklarını öne sürdü. Daha sonraları, farklı birçok memeli fosilleri üzerine çalıştı ve onların da yaşayan herhangi bir türe ait olmadıklarını gösterdi. Fosil kanıtları Cuvier’i şu sonucu çıkarmaya yöneltmişti; yerküre periyodik olarak ani değişimler geçiriyordu ve her bir değişiklik sonucunda bazı türler de ortadan kalkıyordu.

Cuvier yok oluş fikrini, yaşam teorisinin gelecekte açıklamak zorunda kalacağı bir gerçeklik olarak ortaya koyuyordu. Darwin’in kuramına göre, değişen çevre koşullarına uyarlanamayan ya da diğer türlerle rekabet edemeyen türler yok olacaklardır. Bunun yanında Darwin, Cuvier’in yok oluş üzerine olan tüm fikirlerini kabul etmemiştir. O’ndan önce gelen Charles Lyell gibi, Darwin de türlerin büyük “felaketler” sonucunda yok oldukları fikrine şüphe ile yaklaşıyordu. Nasıl gezegenin jeolojisi tedrici olarak değişiyorsa, türler de yeni türler ortaya çıktıkça tedrici bir şekilde yok oluyordu.

Ardalan yok oluşu ve felaketler

Bu noktada, Cuvier bir dereceye kadar haklı görünmekteydi. Muhtemelen yerküre üzerinde şimdiye kadar yaşamış türlerin %99’unu yok olmuştur. Yok olan türlerin büyük çoğunluğunun nesli Darwin’in gösterdiği gibi yavaş yavaş tükenir. Paleontologlar buna “ardalan yok oluşu” adını verirler. Ancak son 600 milyon yılda birçok defalar, yaşamda “kitlesel yok oluş”lar da gerçekleşti ve geçmiş zamanlarda yaşayan türlerin yarısı ya da daha fazlası iki milyon yıllık bir süreçten daha kısa zamanda yok oldular. Bu durum jeolojik zaman aralığında sadece bir göz kırpma zamanı kadar sürer. Bunun nedenleri astreoidler, volkanlar ya da deniz seviyesindeki görece hızlı değişiklikler olabilir. Bu tür yok olmalar, yeni türlerin eskilerin nişlerini alma şansı buldukları yaşamdaki, bazı büyük geçişleri de işaret ederler. Örnek olarak memeliler, 65 milyon yıl önce yaşanan Kristase-Tersiyer arası yok oluş döneminde büyük dinozorların yok olması sonrasında baskın bir şekilde dünya yüzeyinde yayılma şansı buldular. Biz insanlar, farklı bir deyişle, bu yok oluşların çocuklarıyız.

Yaşamın tarihi, kitlesel yok oluş (kırmızı uçlar) ve ardalan yok oluş (sarı bölgeler) olaylarına işaret etmektedir.
Önceki
Evrimsel Düşüncenin Tarihi: 1800'ler


Sonraki
Erken Dönem Evrim Kavramları: Jean Baptiste Lamarck

Cuvier resmi Dennis O'Neil, Palomar College izniyle; Mosasaur bulunuş çizimi Oceans of Kansas izniyle yayınlanıyor.

yazdırılabilir görünüm